SIKÇA SORULAN SORULAR

Damardan bir tüpe alınan kan kendi haline bırakılırsa içerdiği şekilli elemanlar pıhtılaşma faktörleriyle birlikte çökerek ayrılırlar ve pıhtı oluşur; pıhtının üzerindeki sıvı kısım da serumdur. Kanın pıhtılaşması antikoagulan denilen bazı maddelerle önlenebilir ki pıhtılaşması antikoagulanla önlenmiş kan bir tüpte kendi haline bırakılırsa şekilli elemanlar dibe çökerek ayrılırlar, üstte olan sıvı kısım plazmadır. Kan plazması, damarlarda dolaşan kanın sıvı kısmıdır. Serumun plazmadan farkı, özellikle fibrinojen olmak üzere bazı pıhtılaşma faktörlerini içermemesidir. Bilirubin ve karotenler seruma sarı renk verirler.

Kan alımında tavsiye edilen tüp sırası: 
1. Kan kültürü 2. Koagulasyon 3. Jelli/Jelsiz Serum 4. Jelli/Jelsiz Heparin 5. EDTA  6. Glikoz 7. Diğerleri.

Katkı maddesi ve kanın iyice karışmasını sağlamak için, kan alımından hemen sonra tüpleri yavaşça ters çevirin tekrar dik konuma getirin. Bu ikili hareket tam bir çevrimdir. Kullanılan tüplere göre tavsiye edilen çevrim sayılarına dikkat edilmelidir.

Tüpleri sallamayın. Kuvvetli bir şekilde karıştırma hareketi, köpürmeye ya da hemolize neden olabilir. Serum tüplerinin yetersiz veya gecikmiş bir şekilde karıştırılması, pıhtılaşmanın gecikmesine neden olabilir. Pıhtılaşma önleyici içeren tüplerde, yetersiz karıştırma işlemi trombosit birikimine, pıhtılaşmaya ve/veya yanlış test sonuçlarına sebep olur

Vakumlu Kan Alma Tüplerinin Renklerine göre kısaca kullanım yerleri aşağıdaki gibidir.

EDTA’lı tüplerle (MOR); Hemogram, Retikülosit, Förmül lökosit, Kan Grubu, Cross-match, Direkt Coombs, İndirekt Coombs testi çalışılır.

Sitratlı tüplerle (MAVİ); PT, aPTT, Fibrinojen, D-Dimer, Koagülasyon Faktörleri (FII, FV, FVII, FVIII, FIX, FX, FXI, FXII, FXIII), Kollajen-ADP, Kollajen-Epinefrin, Protein C, Protein S, ATIII, TT, Lupus Antikoagülanı, VWF:Ag ve VWF:RiCoF, Antifaktör Xa çalışılır.

Siyah kapaklı (Sitratlı) tüplerle sedimentasyon testi çalışır.

Serum tüpleri (Sarı-Kırmızı); Biyokimya-Hormon-Mikrobiyoloji-Seroloji-İmmunoloji-Kan Bankası gibi birçok test için kullanılır.

Heparinli (Yeşil) tüpler; NT-ProBNP ve Plazma gerektiren diğer analizler biyokimya analizleri için kullanılır. Lityum düzeyi için sodyum heparin kullanılır. Amonyak düzeyi için sodyum veya lityum heparin kullanılır.

Glikoz Tüpleri (Gri); Glikoz ölçümü ve ethanol gibi bazı maddelerin uzun süre saklanmasında kullanılır. Antiglikolitik ajanlar glukozu 5 güne kadar korur.

 

Santrifüj etme temel olarak bir ayırma yöntemidir. Dönme hareketinden elde edilen merkezkaç kuvveti kullanılarak örnek içindeki parçacıklar şekil, büyüklük ve yoğunluklarına göre ayrılır.

Santrifügasyon analiz öncesi evrenin önemli aşamalarından biridir ve doğru ve sağlıklı santrifügasyon yapılabilmesi için uygun şekilde kan alınmalı, belirlenen zamanı aşmadan santrifüj içine yerleştirilip serum ayrılmalıdır.

Plazma elde etmek için; EDTA’lı, heparinli, florürlü ya da sitratlı örnekler bekletilmeden santrifüjlenebilir. Serum elde etmek için; Sarı kapaklı jelli düz tüpler oda sıcaklığında ve pıhtılaşma tamamlanıncaya kadar mutlaka dik konumda bekletilmelidir. Bu süre en az 30 dk. En fazla 1 saat olmalıdır.

DİKKAT! Yatık olarak bekletilen serum tüplerinde oluşan fibrin, tüpün kapağına ya da yan çeperlerine yapışabilir ve santrifüj olmasına rağmen serumdan ayrılmayabilir.

Tüplerde kan seviyeleri aynı olanlar santrifüj kefelerine karşılıklı dengeli olacak şekilde yerleştirilmeli, gerekiyorsa denge tüpü kullanılmalıdır. Tüp kapakları her zaman kapalı tutulmalıdır. Kapağı açık tutulan tüplerde karbondioksit kaybına bağlı olarak pH artar. pH artışı bazı testlerde hatalı sonuçlara neden olur ayrıca tüp kapağının santrifüj sırasında kapalı tutulması buharlaşmaya bağlı analit konsantrasyon değişikliklerini de engeller.

Santrifüj çalışırken başında durulmalıdır. Beklenmeyen bir ses duyulduğunda, titreşim olduğunda, duman kokusu alındığında ya da duman görüldüğünde, santrifüj durdurma (stop) düğmesinden durdurulmalıdır. Santrifüjün fişini çekmek ya da elektriğini kesmek fren sistemini devre dışı bırakacağı için önerilmez.

Laboratuvarda kullanılan santrifüjler genellikle programlandıkları santrifügasyon süresi tamamlanınca kullanıcıyı sesli olarak uyarırlar. Santrifüj durmadan ve kapak açma uyarısı vermeden kapağı açılmamalı ya da açmaya zorlanmamalıdır.

Santrifügasyon sonrasında yapılan uygulamalar ölçülecek parametrelerin dayanıklılıklarını etkilemektedir. Genel kural olarak, santrifügasyon sonrasında elde edilen serum ya da plazmanın, olabildiğince hızlı bir şekilde hücresel elemanlarından ayrılması önerilmektedir. Günümüzde kullanılan jel ayraçlı tüpler serum/plazmanın hücre paketiyle ilişkisini keserek kolaylık sağlamaktadır.

Santrifügasyondan sonra oda sıcaklığında bekletilen ayrılmış serum/plazma örneklerinin 8 saat içinde çalışılması, 8 saat içinde çalışması gerçekleştirilemeyecekse örneklerin buzdolabında (2-8 °C) saklanmaları önerilmektedir.

Tüp üreticileri tarafından kullanılan jel bariyerin özelliği göz önünde bulundurularak belli bir g kuvvetiyle tüplerin santrifüj edilmesi tavsiye edilmektedir. Eğer bu tavsiye edilen hız ve süreye dikkat edilmez ise jel bariyerin görevini tam olarak yerine getirememesine sebep olunabilir. Bizim tüplerimiz için tavsiye ettiğimiz santrifüj değeri ve süresi 1800-2000 RCF (g) ve minimum 10 dakikadır. Ayrıca, jelin ayırma işlemini tam olarak yerine getirmesi için sabit rotorlu yerine hareketli rotorlu santrifüjün kullanılması tavsiye edilmektedir.

Laboratuvarlarda kullanılan santrifüjler farklı çaplarda olabileceğinden RCF değeri girilmesi önemlidir. RCF değeri olarak girilemeyen cihazlar RPM değeri girmek zorunda kalınacaktır. Burada girilen RPM değeri aynı olsa bile elde edilecek RCF değerleri santrifüj çapının uzunluğuna göre az ya da çok olacaktır. Bunun için laboratuvar sorumluları tarafından tüpler kullanılmadan önce doğrulama yapılması tavsiye edilmektedir.  Kullanılacak santrifüjün rotor yarı çapına göre tavsiye edilen RCF değerlerinde çalışabilmek için aşağıdaki formülasyonu kullanabilirsiniz.

RPM=1000*√(RCF11.18*rcm) 

r: Santrifüj Rotor Çapı

RCF: Çevirme Kuvveti

RPM: Çevirme Sayısı

Alınan numunenin durumuna göre bazen jel hareketinin yeterli olmaması durumunda (özellikle %50'den büyük bir hematokrit değerinden dolayı), daha yüksek bir g-gücünün kullanılması ve daha uzun santrifüj süresi tavsiye edilmektedir.

Santrifüj işlemi soğutulmuş bir santrifüjde yapılmalıdır. Daha yüksek sıcaklıklar jelin fiziksel özelliklerini olumsuz yönde etkileyebilir. Serum ya da plazma randımanı için 20°C-22°C idealdir.

Jelli ayırma tüpleri en geç 2 saat içerisinde santrifüj edilmelidir. Kan hücrelerin uzun süre serumla ve plazmayla teması yanlış sonuçlara neden olur. Bir kere bariyer oluştuğunda, santrifüjün tekrarlanması ise tavsiye edilmez. Tüplerin tekrar santrifüj edilmesi jel bariyerlerin muhtemel eksilmelerine neden olabilir, böylelikle jel parçacıkların ayrılmalarına ve serum ya da plazma da görünmelerine sebep olabilir.

Jelli tüpleri postayla veya pnömatik sistemiyle göndermeden önce, ani sallamayla jel bariyerlerine verilecek zararın en aza indirgenmesi için tüpleri oda sıcaklığındaki santrifüj işleminden sonra yaklaşık bir saat kadar dik olarak tutulmalıdır.

Tüplerin kullanılacağı yerin rakım (yükselti) değerlerine göre dış ortam basıncı da farklıdır. Bu da standart vakumlanmış tüpün yüksek rakımlarda dış basınç az olacağı için az numune toplamasına, düşük rakımlarda ise dış basıncın yüksek olmasından dolayı fazla numune toplamasına sebep olacaktır.

Bu sebeple sipariş verilirken tüplerin kullanılacağı bölgeler dikkate alınarak mümkünse rakım değerleriyle birlikte üretici bilgilendirilmelidir. Böylece tüplerin kullanacağı yere göre doğru vakum değerleri ile tüplerin vakumlanmış olması sağlanarak yanlış numune toplamasına ve hatalı test sonuçlarının çıkmasına mâni olunmuş olacaktır.

Bir numunenin şırıngadan tüpe aktarılması tavsiye edilmez. Aktarım sırasında şırınga pistonuna bastırmak, pozitif bir basınç yaratarak numuneyi hareket ettireceğinden kan hücrelerinin zarar görmesine neden olabilir ve bu hemoliz gibi durumların oluşmasına sebep olur. Tüpün içerisinde ise oluşacak basınç sebebiyle kapağın açılmasına sebep olarak numunenin etrafa saçılmasına sebep olacaktır.

Ayrıca, kan alma için bir şırınganın kullanılması, tüplerin ya az ya da aşırı dolmasına neden olarak, yanlış kan/katkı maddesi oranına ve potansiyel olarak yanlış analiz sonuçlarına neden olabilir.

Katkı maddesi ve kanın iyice karışmasını sağlamak için, kan alımından hemen sonra tüpleri yavaşça ters çevirin tekrar dik konuma getirin. Bu ikili hareket tam bir çevrimdir. Kullanılan tüplere göre tavsiye edilen çevrim sayılarına dikkat edilmelidir.

Tüpleri sallamayın. Kuvvetli bir şekilde karıştırma hareketi, köpürmeye ya da hemolize neden olabilir. Serum tüplerinin yetersiz veya gecikmiş bir şekilde karıştırılması, pıhtılaşmanın gecikmesine neden olabilir. Pıhtılaşma önleyici içeren tüplerde, yetersiz karıştırma işlemi trombosit birikimine, pıhtılaşmaya ve/veya yanlış test sonuçlarına sebep olur.

Tüpler karıştırıldıktan sonra kesinlikle dik bekletilmedir. Yatık olarak bekletilen serum tüplerinde oluşan fibrin, tüpün kapağına ya da yan çeperlerine yapışabilir ve santrifüj olmasına rağmen serumdan ayrılmayabilir.

Santrifüj işlemi soğutulmuş bir santrifüjde yapılmalıdır. Daha yüksek sıcaklıklar jelin fiziksel özelliklerini olumsuz yönde etkileyebilir. Serum ya da plazma randımanı için 20°C-22°C idealdir.

Jelli ayırma tüpleri en geç 2 saat içerisinde santrifüj edilmelidir. Kan hücrelerin uzun süre serumla ve plazmayla teması yanlış sonuçlara neden olur. Bir kere bariyer oluştuğunda, santrifüjün tekrarlanması ise tavsiye edilmez. Tüplerin tekrar santrifüj edilmesi jel bariyerlerin muhtemel eksilmelerine neden olabilir, böylelikle jel parçacıkların ayrılmalarına ve serum ya da plazma da görünmelerine sebep olabilir.

Jelli tüpleri postayla veya pnömatik sistemiyle göndermeden önce, ani sallamayla jel bariyerlerine verilecek zararın en aza indirgenmesi için tüpleri oda sıcaklığındaki santrifüj işleminden sonra yaklaşık bir saat kadar dik olarak tutulmalıdır.

Hemoliz: Kandaki eritrositlerin parçalanması ile hemoglobin ve diğer içeriklerinin kana karışmasıdır. Hemoliz bazı testlerde eritrosit içi maddelerin seruma karışması, oluşan hemodilüsyon ve bazı testlerde de kimyasal interferans nedeniyle sonuçları etkilemekte ve hatalı sonuçların alınmasına neden olmaktadır. Bu durumda serum olması gerektiği gibi değil, hemolizin şiddetine göre koyulaşan kırmızı bir renkte olmaktadır.

Hemolizden en çok etkilenen testlerden bazıları aşağıda verilmiştir.

Demir bağlama kapasitesi, Laktat dehidrogenaz, Potasyum, Üre, Fosfor, Alanin aminotransfeeraz, Bilirubin, Klorür, Sodyum, Demir, Aspartat aminotransferaz, Kalsiyum, Kreatin kinaz, Amilaz.

Lipemi: Serumda veya plazmada lipidlerin normalin üstünde bulunması durumudur. Lipemi aç karnına alınmamış numunelerde veya hiperlipidemisi olan hastaların serum veya plazmalarında gözlenebilmektedir. Lipemik serumdaki bulanıklık, yoğunluk ve renk değişikliği hatalı test sonuçlarına neden olabilmektedir.

İkter: Serumda veya plazmada bilirubin düzeylerinin yükselmiş olmasıdır.

İkterden en çok etkilenen testlerden bazıları:

Total kolesterol, Albumin, Ürik asit, HDL kolesterol, Ferritin

Bu parametrelerden başka diğer testlerde de serumdaki bulanıklıktan ötürü hatalı sonuçlar alınabilmektedir.

Günlük biyolojik ritim, egzersiz, açlık, diyet, ilaç alınması, alkol veya sigara kullanılması gibi durumlar birçok laboratuvar tetkikini etkileyebilmektedir. Lipemik numuneler hem analiz cihazlarının proplarında tıkanmaya neden olabilmekte hem de bazı test parametrelerini etkileyebilmektedir. Özellikle kanda glikoz, kan lipid paneli, fosfor, demir, ferritin, ALP, folat ve vitamin B12 için 10-12 saatlik açlık önerilir iken, açlık süresinin 16 saati geçmemesi gerekmektedir. Açlık döneminde sadece ihtiyaç duyulursa su içilebilir.

Tetkiklerden önceki 24 saat süresince ağır ve zorlayıcı egzersizlerden kaçınılması ve kan alımından önce hastanın yarım saat kadar dinlenmiş olması önerilmektedir. Sigara kullananlarda karboksi hemoglobin, plazma katekolaminleri ve serum kortizolü yükselmektedir. Bu hormonlardaki değişiklikler nötrofil, monosit gibi beyaz kan hücrelerinin sayısını arttırırken, eozinofil hücre sayısını düşürmektedirler. Kronik sigara kullanımı sonucunda, hemoglobin konsantrasyonu, eritrosit, lökosit sayıları artış gösterebilmektedir. Mevcut hastalıktan ötürü düzenli ilaç kullanımı söz konusu ise hekimin kontrolü ve önerisi dışında kesinlikle ilaç kullanımı bırakılmamalıdır.

Toplumlar arasındaki beslenme alışkanlıkları, beslenme şekli, beslenme kalitesi, spor yapma alışkanlığı ve tarzı, genetik yapı, yaşanılan bölgenin coğrafi yapısı gibi faktörlere bağlı olarak elde edilen test sonuçları değişiklikler gösterir.

Test sonuçlarını etkileyen analiz öncesi değişkenleri bireyin duruş, yatak istirahati, egzersiz, sigara ve alkol tüketimi gibi kontrol edilebilen ve yaş, cinsiyet gibi kontrol edilemeyen değişkenler olarak iki ana alt başlık altında toplayabiliriz.

A- Kontrol edilebilen değişkenler;

1. Duruş

Yetişkin bir bireyde yatar pozisyondan dik pozisyona geçmede kan hacmi yaklaşık %10 (600-700 mL) azalır. Bu durum plazma protein konsantrasyonunda yaklaşık % 8-10’luk bir artışa neden olabilmektedir. Plazma hacmindeki bu azalma enzimler, protein yapıdaki hormonlar ve proteinlere bağlı yapıdaki ilaçların düzeylerinde de artışa neden olabilmektedir. Duruş değişiklikleri aldosteron, katekolamin, antidiüretik hormon düzeylerinde de değişikliğe neden olabilmektedir.

2. Uzun süreli yatak istirahatı

Uzun süreli yatak istirahatlerinde serum protein ve albümin düzeyleri düşer, serum kalsiyumu dışında proteine bağlı maddelerin düzeyleri düşer, kemik kalsiyum mobilizasyonu sonucu kan ve idrar kalsiyum düzeyi artar.

3. Egzersiz

Orta yoğunlukta yapılmış bir egzersiz kan glikoz düzeylerini yükseltirken, insülin salınımını da uyarmaktadır. Düşük yoğunlukta yapılmış egzersizden sonra kan laktat düzeyleri artar. Bu durum ortamın pH değişimlerine neden olarak test sonuçlarını etkileyebilmektedir. Çok kısa süreli yürüyüşlerde bile CK, AST, LDH gibi enzimlerin düzeylerinde artış gözlenebilmektedir. Aynı zamanda bazı hormonların (T4, testosteron, LH, vb.) düzeyleri egzersiz sonrası yükselebilmektedir.

Sporcuların dinlenme anındaki serum iskelet kası enzimleri aktivitesi normal bireylere göre daha yüksek olabilmektedir. Serum üre, ürik asit, kreatinin ve tiroksin düzeyleri sporcularda daha yüksek olabilmektedir.

Fiziksel egzersiz serum kolesterol düzeylerinde % 25’e varan düzeylerde düşüşe neden olur iken, HDL düzeylerinde artmaya neden olmaktadır.

4. Sirkadiyen değişim

Vücut sıvılarındaki bileşenlerin çoğu gün boyunca döngüsel veya sirkadiyen değişimler göstermektedir. Bu değişimlere katkıda bulunan etmenler duruş, aktivite, beslenme, stres, gün ışığı/karanlık, uyku/uyanıklıktır. Bazı parametrelerde bu değişim fazla olduğundan numunenin alım saatine dikkat edilmelidir. Örneğin serum demir düzeyleri öğlene doğru %50 oranında düşebilmektedir. Serum kortizol sabah saatlerinde pik düzeylere ulaşır, öğleden sonra düşüktür. Büyüme hormonunun salınımı uykuda en yüksek düzeylerde iken, uyanıklık ile birlikte düşmektedir.

5. Seyahat

Birkaç saatlik yolculuklar sirkadiyen ritmi değiştirebilmektedir. Uçuş sırasında, serum glikoz ve trigliserit düzeyleri yükselir iken glukokortikoit salgısı uyarılır. Uzun süreli uçuşlarda sıvı ve sodyum tutulur.

6. Beslenme

Kanın tok olarak verilmesi durumunda en çok etkilenen (artış yönünde) parametreler glikoz, demir, total lipitler ve alkalen fosfatazdır. Akşam saatlerinden yüksek protein içerikli bir beslenmeden sonra serum üre azotunda, fosfatta ve ürik asitte beslenmeden 12 saat sonra bile yükseklikler gözlenebilmektedir.

Sadece beslenme değil, besinlerin içeriğindeki maddelerde test sonuçlarını etkileyebilmektedir. Kafein glikoz toleransını bozarak yüksek çıkmasına neden olabilmektedir. İki fincan kahve plazmadaki serbest yağ asidi konsantrasyonunu % 30 oranında arttırabilmektedir. Kafeinin uzun süreli alımında total kolesterol düzeyleri hafif düşüş gösterir iken trigliserit düzeyleri yükselebilmektedir. Avokado, insülin salgısını etkileyerek glikoz toleransını bozar iken soğan hem plazma glikozunu hem de glikoza insülinin yanıtını azaltır.

Kötü beslenme enzim düzeylerinde düşüşe neden olmanın yanısıra serum total protein ve albümin düzeylerinde düşüşe neden olabilmektedir. Serum tiroid hormonları düşebilmektedir.

7. Obezite

Serum kolesterol düzeyleri ile obezite arasında pozitif bir korelasyon vardır. Serum ürik asit düzeyleri 80 kg’ın üzerindeki bireylerde vücut ağırlığıyla ilişkili olarak artmaktadır. Vücut ağırlığı arttıkça her iki cinsiyette de serum LDH düzeyleri artmaktadır. Erkeklerde serum AST, kreatinin, hemoglobin ve total protein düzeyleri vücut ağırlığı ile birlikte artar iken, kadınlarda serum kalsiyum düzeyleri artar. Obezlerde plazma insülin düzeyleri artar iken, glikoza yanıt azalır. Obez erkeklerde serum testosteron düzeyleri düşer.

8. Sigara içilmesi

Sigara içiminin test sonuçları üzerindeki etkileri ne kadar ve ne süredir içildiği ile ilişkilidir. Kandaki eritrosit sayısı sigara içenlerde fazla iken ağır içicilerde karboksihemoglobin miktarı total hemoglobinin % 10’unu aşabilmektedir. Kan lökosit sayısı artar.

Sigara içimi immün yanıtı etkilemektedir. İçicilerde içmeyenlere göre serum IgA, IgG ve IgM düzeyleri daha düşük iken IgE düzeyleri daha yüksektir. Sigara içenlerde CEA düzeylerinde hafif pozitiflikler izlenebilmektedir.

9. Alkol alımı

Orta derecede alkol almak, laboratuvar testlerini çok az etkilemektedir. Orta derecede hafif alkol alımı trigliserid, glikoz, laktat ve kortizol düzeylerinde artışa neden olur. Kronik alkol alımı olan bireylerde GGT, AST ve ALT düzeyleri sağlıklı popülasyona göre daha yüksek olabilmektedir.

10. İlaç kullanımı

Birçok ilaç laboratuvar test sonuçlarını etkileyebilmektedir. Kullanılan ilaçların testler üzerindeki etkisi laboratuvar uzmanından öğrenilebilir. Gerekirse hastanın devamlı kullandığı ilaçlar hakkında laboratuvar bilgilendirilmelidir.

 

B- Kontrol edilemeyen değişkenler;

1. Yaş

Birçok testin referans aralığı yaş grubuna göre değişmektedir. Örnek olarak, büyüme gelişme çağındaki çocuklarda plazma proteinleri, kas ve kemikle ilgili enzim düzeyleri yetişkinlere göre daha yüksektir. Erişkinlerde serum üre, ürik asit, trigliserid ve kolesterol düzeyleri yükselir, enzim düzeyleri adolesan dönemden daha düşüktür. Yaşlılarda kreatinin klirensi azalır, idrar proteini artar. 50 yaş üzerinde erkeklerde serum testosteron azalır, kadınlarda FSH, LH artar, östrojen azalır.

2. Cinsiyet

Ergenlik öncesi dönemde cinsiyetler arasında pek fark yok iken, ergenlik sonrası erkeklerde serum ALP, ALT, AST, CK gibi enzimler daha yüksektir. Serum albumin, kalsiyum, magnezyum ve kolesterol düzeyi erkeklerde daha yüksektir. Kadınlarda hemoglobin ve demir daha düşüktür. Menapoz sonrası kadınlarda ALP yüksek bulunur.

3. Gebelik

Ortalama kan hacmindeki artışa bağlı olarak test sonuçları değişebilir. İdrarda glikoz düşük düzeylerde pozitif saptanabilir.

4. Mevsimsel değişiklikler, çevresel etmenler

Laboratuvar test sonuçlarının bazıları yaz ve kış mevsimleri arasında değişiklikler gösterebilir. Örneğin, yaz aylarında D vitamini (1,25 dihidroksi kolekalsiferol) sentezi artmaktadır. Yüksek yerlerde yaşayan bireylerde hemoglobin düzeyleri daha yüksektir. Bireyin yaşadığı coğrafi bölgenin özellikleri vücut sıvı bileşenlerini değiştirebilmektedir.

5. Ateş

Pozitif ve negatif akut faz reaktanı karakterindeki proteinler başta olmak üzere, glikoz, lipidler ve ürik asit gibi birçok parametre etkilenebilmektedir. Aynı zamanda hormon yanıtlarını etkilemektedir.

6. Transfüzyon

Tam kan veya plazma verilmesi ile plazma protein derişimlerinde artış meydana gelebilmektedir.

 

Referans değer tanımlanmış örnek birey ya da grupta yapılan ölçümler veya gözlemlerin sonucunda elde edilen değerlerdir. Bu değerlerin istatiksel yorumu ile referans dağılım aralığı oluşturulur. Klinik laboratuvarlarda elde edilen sonuçlar, referans aralığı değerleri göz önünde bulundurularak yorumlanır.  Böylece bir bireyde sağlıklılık veya hastalık durumunun tanımlanması sağlanır.

Referans aralıklarının belirlenmesi, Klinik Laboratuvar Standartları Ulusal Komitesi (National Committeefor Clinical Laboratory Standards: NCCLS) ve Uluslararası Klinik Kimya ve Laboratuvar Tıbbi Federasyonu (International Federation of Clinical Chemistry: IFCC) önerilerine göre yapılmaktadır. Aynı şekilde referans bireylerinin seçimi de NCLSS ve IFCC ilgili dökümanlarında standardize edilmiştir.

Her test için üretici firma tarafından belirlenmiş bir referans aralığı mevcuttur. Ancak bu aralığın, içinde bulunduğumuz toplumun referans değerlerini ne derece doğru yansıttığını söyleyemeyiz. Referans aralıklarının, toplumlar arası sosyo-ekonomik ve coğrafik farklılıklar göz önüne alındığında, değişiklik göstereceği muhakkaktır. Bu nedenle her laboratuvarın hizmet verdiği bölgedeki toplum için o bölgeye özgü referans değerlerinin standart yöntemlere göre saptaması gerekir. Kit üretici firmalar da kit prospektüslerinde referans değerleri verdikten sonra “her laboratuvar kendi referans aralığını belirlemelidir” şeklinde tavsiyede bulunmaktadır.

Kritik (panik) değer hayatı tehdit edecek bir durumu işaret eden, hastanın yaşamını sürdürebilmesi için acil müdahale gerektirebilen laboratuvar sonucudur. Laboratuvarlarda hastanın sağlığı, referans değerlerin çok altında veya üstünde bir sonuç görüldüğünde veya ciddi bir enfeksiyonu düşündüren bulgu olduğunda hastanın sağlığı, takibi ve tedavisi yönünden panik değer veya kritik değer terimleri kullanılmaktadır.

Aşağıdaki tabloda genel olarak belirlenmiş panik değerleri için örnek bir tablo verilmiştir. Buradaki değerler ortalama değerler olmakla beraber bebek, çocuk ve yetiştin hatta cinsiyete göre değişebilmektedir. Bu nedenle her laboratuvar kendi referans aralığını belirlemelidir.

Biyokimya Kritik (Panik) Değerleri:

Glikoz

50 mg/dL'den düşük veya 400 mg/dL'den büyük çıktığında

Üre

160 mg/ dL 'den büyük ise

Kreatinin

10 mg/ dL'den büyük ise

T.Bilirubin

15 mg/ dL'den büyük ise

D.Bilirubin

10 mg/ dL'den büyük ise

Kalsiyum

6 mg/ dL'den küçük veya 12 mg/ dL'den büyük ise

Sodyum

125 mmol/L'den küçük veya 150 mmol/L'den büyük ise

Potasyum

3.0 mmol/L'den küçük veya 6.0 mmol/L'den büyük ise

Klor

75 mmol/L'den küçük veya 130 mmol/L'den büyük ise

Fosfor

1.2 mg/ dL'den küçük veya 10 mg/ dL'den büyük ise

Ürik asit

13 mg/d 'den büyük ise

 

Hematoloji Kritik (Panik)  Değerleri:

Hematokrit

% 20'den küçük veya % 66'den büyük ise

Hemoglobin

6,5 g/ dL'den küçük veya 22 g/ dL'den büyük ise

WBC (lökosit)

1500/mm3'den küçük veya 35.000/mm³'den büyük ise

Trombosit (PLT) sayımı

30.000/mm3'den küçük veya 1.000.000/mm³'den büyük ise

INR

5,5'den büyük ise

PT (Protrombin Zamanı)

35 sn'den büyük ise

aPTT

150 sn'den büyük ise

Fibrinojen

75 mg/ dL'den küçük ise


Hormon Kritik (Panik)  Değerleri:                                          

TSH

50 mIU/L ‘den büyük ise

Serbest T3

6.5 ng/dL ‘den büyük ise

Serbest T4

2.1 ng/dL ‘den büyük ise

Parathormon

200 pg/mL ‘den büyük ise

Kortizol

100 ug/dL ‘den büyük ise

İnsulin

100 uU/mL ‘den büyük ise

Ca125 (OM-MA)

100 U/mL ‘den büyük ise

Ca 15-3 (BR-MA)

100 U/mL ‘den büyük ise

Ca 19-9 (GI-MA)

100 U/mL ‘den büyük ise

CEA

100 ng/dL ‘den büyük ise

AFP (Alfa Feto Protein)

20 Iu/mL ‘den büyük ise

Whatsapp